10 Temmuz 2011 Pazar

SORUMLULUK

Hayatlarımızda sorumluluk ne kadar yer kaplıyor, hiç düşündünüz mü? Sorumluluk sadece kendi hayatlarımız içinde kendimize karşı değil ,bir şekilde değdiğimiz ,tanıdığımız tüm hayatlar üzerinde sorumluluk yükleniyoruz. Bizleri dünyaya getiren ailemiz başta olmak üzere arkadaşlarımız, iş çevremiz, komşularımız,selamlaştıklarımız ve hatta bir yolculukta aynı taşıtı paylaştığımız yabancı insanlar için bile sorumluluk yükleniyoruz. En önemlisini unuttum sanmayın, elbetteki bizim varoluşumuz için tanrıya karşı sorumluluklarımız….
Evlerimizde tek başına süren yaşantımızda kalbimiz aslında hep tek kalp gibi dünya ile birlikte atıyor yani atmalı…Dünya tutuşurken ‘ boşver, ben burada rahatım deme’ lüksümüz yok , her ne şekilde olursa olsun çok uzaklarda düşen tek bir taşın hareketi bile her kişiyi değiştiriyor,etkiliyor.

Kendimiz için yaşarken ,hayatlarımıza aldığımız insanlar için de yaşarız aynı zamanda. Bir olgu gerçekleşirken o insanların bundan nasıl etkileneceğini, bizim onlardan nasıl etkileneceğimizi hep düşünmek zorundayız. Karşılıklı beğenilmek , onaylanmak duygusundan öte bir şey bu…

Her gün hayatımıza yeni bir insan katabilmek değil hayatımıza kattığımız o insanlar için ne kadar sürekli bir etkileşim içinde olduğumuzdur önemli olan. Binlerce insanı tanıyan ama hiçbirinin ne halde olduğunu ,neler düşünebileceğini hiç merak etmeyen insanlar da vardır.

Bir şekilde birinin hayatına girerler ve bir şekilde hiçbir açıklamada bulunmadan giderler,kaçarlar,sıvışırlar… Ayrılmak , ilişkilerin bitmesi bile bu sorumluluğu düşürmez çünkü eski paylaşımlarınız ile bir zamanlar tanıdığınız o kişinin halen sağ salim olduğunu bilmek istersiniz.

Her şey gibi insan ilişkilerinin de bir ömrü vardır . Bir zamanlar çok yakın olduklarınız; zaman ilerledikçe, o kişiyi iyice tanıdıkça ve keşif edecek yeni bir şey kalmadığını gördükçe, sizden uzak düşmeye başlar ve siz de gitmesine izin verirsiniz. Elbette onun da hayatına yeni insanlar, yeni keşifler katmaya ihtiyacı vardır , sizin de… Bunun adı ayrılmak değil hayattan beslenmesine izin vermektir. Hatta bir gün tekrar karşılaşmak güzelliği için gitmelerini istersiniz. Bu o kişiler için sorumluluk duymaktan kurtulmak anlamına gelmez. Bu oldukça yorucu bir iştir, hayatınıza değmiş hiç kimseyi unutmamak , onlar için halen dileklerde bulunmak, uzaktan da olsa takip etmek…bu sadakattir aynı zamanda.
Ama bazıları da vardır ki siz zorla çağırmadığınız halde hayatınıza dokunurlar, kendilerini tanıtırlar ve sevdirirler. Sizin hayatınızda kendileri için bir yer bulurlar, paylaşımlarınız olur.

Ve sonra bir gün yok olurlar ama ne yokoluş…hiçbir açıklamada bulunmadan , öylece. Sanki siz hiç yokmuşsunuz gibi, sanki sizi hiç tanımamış gibi… Kendinizi değersiz , hakarete uğramış hissedersiniz. Beklersiniz ve istersiniz ki bir açıklamada bulunsun , ‘ sen şunu şunu yaptın, sebep budur…’ ya da ‘ gerçekten değersizdin ve ben daha değerli kişiler buldum…’ diyebilecek yüreğe sahip olsun. Sadece ölüm hiçbir açıklama yapmadan gitmeye neden olabilir.

Gidenler sanmasınlar ki bıraktığınız yerdekiler sizi hemen unuturlar, unutmazlar…

Sizin için halen sorumluluk duymaya devam ederler, hep iyi olmanızı dilerler…

Ama şunu asla unutmazlar ;hayatınıza dokunup , sorumluluk duymadan gitmeyi başarabilmiş duyarlılıkta(!)bir kişi dünyanın en tatlı insanı olsa da vefa ile tanışmadığından hep noksan,hep katı bir madde olarak kalacaktır. Ve siz de bundan sonra yolunuza devam ederken bu ve benzerlerini çevrenize yaklaştırmayacaksınızdır. Ders alınmıştır…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder