9 Temmuz 2011 Cumartesi

PENCERENİN PERDESİNİ....


Biliyormusunuz ?
Sizin gün içinde hiç düşünmeden yaptığınız sıradan bazı hareketlerin bazı insanlar için hayati önem taşıdığını ?
Şehrin birinde üniversite kız yurdunda kaldığım yıllardı. Yurtları bilen bilir, hep beraber oturulur , çalışılır , nispeten aynı saatlerde yatılır ve kalkılırdı.Bir tür askeri disiplinle nöbetli , ışık sön! uyarılı bir yaşantımız vardı. Sabah kahvaltılarında genellikle aynı toplum içinden geldiğimizden evden gelme reçel, peynir ,börek ,çörek yada sanayağı ekmek olurdu. Genellikle bir ikisi bulunurdu ve yatakta kahvaltılar edilirdi.
Yurdumuzun bulunduğu sokağın karşı yönünde bir apartman var ve balkonları bizim pencerelere bakardı. İşte o dairelerden birinde bir aile yaşardı. Ana, baba ,kız ve oğlan çocuklu bir aile. Genellikle haftasonları hava müsaitse balkona kurulur, kahvaltılarını ederlerdi.Baba nın çocuklarına uzun nasihatleri ,annenin şikayetleri ile şen şakrak cıvıldaşırlardı. Onları iyice bellemiştim. Kahvatıyı aynı saatlere getirmeye çalışırdım. Hep beraber takılırdık.Onlar beni hiç bilmediler , belki de görmediler.
Ne zaman ki hava kararmaya başlar, annemiz perdeleri çekerdi ama ortasında küçük bir boşluk kalırdı , nedense. Ve o boşlukta odanın ortasındaki sallanır bir avize , ışıklar yakıldığında pırıl pırıl parlar acayip şekillerde gölgeler yaratırdı. Bütün eğlencem haline gelmişlerdi , kim kalktı ? kim oturdu ? yaz yazabildiğin kadar kafana göre . Bazen biraraya gelirler sanırım oyunlar oynanırdı ve beşinci kişileri ben olurdum. Ne oynuyorlarsa. Bazen tartışılırdı ,hava sıcaksa pencereyi açmışsam duymaya çalışır bazen de uydururdum. Bugün kız acayip açık bir giysi ile dışarı çıktı . Babamız ona bağırıyor bazen de oğlan eve geç gelirdi,ona kızıyor diye... Ben de beklerdim şimdi ne olacak ?
Bütün boş zamanlarımın uğraşı haline gelmişlerdi. Hatta onların ışıkları geç saatlere kadar sönmediğinde merak eder , şimdi gidip sorsam mı , hasta mı var ?
Sıkıntılı yada herşeyden vazgeçtiğim zamanlarda bir şekilde onlarla geri dönerdim hayata. Tutunduğum insanlar olmuşlardı , karşıdan kendi kendime anneye siparişler verirdim akşama şunu pişirsen diye. Çocuklara ise buraya bakın size belki el sallayacağım diye seslenirdim. Hiç bakmazlardı.
Herşey normal seyrinde sürerken, benim bu şehre ilk geldiğim yıl İstanbul Üniversitesi ne yatay geçiş için yaptığım taleb e cevap geldi. İstanbul a kabul edilmiştim. Tüm ailece bunu beklediğimizden apar topar bavullar toplandı ve İstanbula döndüm.
Heyecanla yeni okula gitmeye başladım. Ama ne okul, ne arkadaşlar, ne dersler sarmamaya başladı. Onbeş gün geçmesine rağmen tadım yoktu ve çok mutsuzdum.Kendi ailemleydim ama belki de üniversiteyi yarıda bırakacak kadar şevkim gitmişti. Acemisiydim hayatın ve ben farkında olmadan bir şehre alışmış ve kimse bilmeden herkese bağlanmıştım. Kendim de yeni anlıyordum. Hiç düşünmedim , aileme durumu açtım ve apar topar tekrar o şehre döndüm. Kimse bllmedi , neden , niçin ?
Yurda gittiğimde İlk işim pencereden karşımdakilere bakmak oldu ama kimse yoktu. ' Tatile giittiler' dönerler diye günlerce bekledim. Bütün keyfim kaçmıştı , günlerce o dairenin ışıkları yansın diye bekledim.Neden bu kadar bağlanmıştım ? O gün için bunu anlayamıyordum. Derken bir gün cesaret edip apartmanın kapısına gittim , onları sordum , kapıda gördüğüm birilerine. Baba memur muş tayini çıkmış Anadolu da bir yere gönderilmişler. Nasıl üzüldüğümü anlatamam. Ailemin birini yitirmiştim. Sonraki günlere alışmam zor oldu.
Ve ben artık nereye gidersem gideyim hep onları aradım. Hele de uzun yollarda gözlerim evlerin pencerelerinden dışarıya yansıyan ışıklardaydı. Ve de avizlerin yansımasında. İstanbul bu konuda bir numaradır tabi. Uzun ayrılıkların sonunda ne zaman gece şehre gireriz, pencerelere tek tek bakarım, avizelerine, gölgelerine ve özlediğim aslında şehirle birlikte insanlarıdır. Hepsini koruyormuşcasına , hepsini tanıyormuşcasına benimdirler.
İşte o zamandan beri evimin perdelerini örterim ama küçük bir boşluk bırakarak. Hepimizin evlerinde ve yüreklerinde perdeleri olmalı gerektiğinde örtülmek üzere ama küçük bir boşluk bırakalım, oradan ışık da görülmeli, karanlıkta. Kimbiir belki ışığınız bir başkasını tesadüfle de olsa hayata döndürür. Yada karanlığınızı gören biri size elverir. KİMBİLİR...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder