Sandalyesine oturmuş, masasının üzerindeki bilgisayar ekranına
dikkatini yöneltmiş orta yaşlı, kocaman göbeğinden en az 120 kiloluk olduğu
görülen, kocaman yanaklı, yarı yarıya inik uzun kirpikli göz kapaklarının
altından baygın baygın bakan adam içeri girdiğimi görünce
“ Buyurun” dedi ve yarı aralık ağzından ön dişlerinin ikisi çoktan
yerini boşalttığından çatlak bir halde gülümsedi.
Dün vermiş olduğum kanın tahlil sonuçları elimde , sıcaktan
bunalmış halde kimliğimi uzatarak karşısındaki sandalyeye çöktüm. Kimliğime
uzunca bir bakış attıktan sonra önündeki ekrana tık tık vurunca bir şeyleri
doldurmaya başladığını anladım. Bir yandan hikayemi anlatmaya
başladım “ anemi durumum vardı geçmiş mi doktor bey ?“ Cevap
yok. Doktor Bey sağlık özgeçmişim hakkında sorular sormaya , bende
bildiklerimi söylemeye başladım. Derken bilgisayarda kayıtlı anket formunu
doldurmaya çalıştığını anladım. Sorular, fotoğraf çekimi falan bitince
çekmecesinden bir mezura çıkardı ve beni yanına çağırdı. Mezura ile belimi
ölçtü, tartı aleti ile kilomu ölçtü ve bana direkt olarak“ şişmansın “ dedi.
Anketteki ölçüye göre ‘şişman’ kutucuğunu işaretledi. Dayanamadım “
doktor bey yağ ölçümü yaptırdım yaşıma göre kilom iyi imiş bana şişman değil
biraz kilolu deniyor” diye düzeltmeye çalıştım. İç sesim “ şişman sensin hem
de şişmanın küpü kadarsın” :)) diye bağırmaya başladı.
Meslek hanesine geldiğinde bana bakarak “ işin ne ?”
sorusunu yöneltince ‘emekli muhasebeci ‘ olduğumu belirttim. Tombul ve kısa
parmakları tıklayarak ağzından çıkan ‘ yani artık evdesin ev kadını ‘ sözü ile ‘
ev kadını ‘ olarak işaretlendim. “ Doktor bey 30 yıllık iş kadınlığı geçmişim
var “ dedimse de doktor hiç tınmadı. Bunca yıl ev kadını damgası yememek için
uğraşmış sonunda da ev kadını olmuştum.:)) İç sesim “ ya emekli erkek olsaydı ev
erkeği kutusunu mu işaretleyeceksin doktor?:))“ diye sordu ama ben sustum. Sonra
da pişman oldum ‘ acaba başka ne seçenekler var doktor’ diye sormalıydım ama
aklıma yazdım bir daha bu soru karşıma gelirse diğer seçenekleri de soracağım.
Aslında çoğunlukla dışarılarda işim oluyor yani ev dışındayım acaba ben
neyim? :)) Sokak kadını diye bir kutucuk varmıydı acaba?:))
İşte sağlıkta geldiğimiz nokta bu. Aile hekimi olarak
atanan kişi anket formu dolduruyor ve şu ana kadar yarım saat acemi acemi form
doldurmasını bekledim istesem konuşmak için can atan bu adamla bir yarım saat
daha oyalanabilirim. Dışarıda sıra bekleyen kalabalığı oluşturan halkı
düşününce sağlık sisteminden şikayetçi görünmeden doktorluk mesleği dışında
muhabbetlere de giren ikide bir “ takma kafana “ demesine daha da takıldım. Ben
bir şeyi takar gibi değildim ki ilacımı yazacaktı bende çıkacaktım.
Derken muayyene sedyesini göstererek “ uzan “ dedi. Önce
anlayamadım neyi ve neden muayyene edecekti ? Sadece kan vermiştim ve sonucuna
göre ilaç yazacaktı. Doktor oydu tabii ki … Bir an aklıma yabancı eski
karikütürlerdeki doktorların dediği geldi “ soyun ve uzan “ da
diyebilirdi.:))Sedye ye uzandığımda kalbimi dinledi ama o kadar doktor gibi
değildi ki muayyene etmesi beni çocukluğumuzdaki doktorculuk oyununa
götürdü.:)):)) Bu meslek için yıllarca eğitim göreceksin sonra da bir yığın
formaliteler ile uğraşarak büro elemanı gibi çalışacaksın ve bir gün hastaların
artık senin bir doktor olduğunu unutacak muayeneye kalkıştığında ise şaşıracak
ve oyun oynadığını düşünecek.
Daha o sabah bir üniversite hastanesinde çokca tanınmış
ve başarılı bir profösere annemi kontrol için götürdüğümde doktor bey’ “
nasılsınız?” diye sorduğumda “ iyiyim ama delirmek üzereyim, artık dayanılacak
gibi değil; gelecek yıl bana kontrole gelemeyeceksiniz çünkü Avustralya’ ya
yerleşmeye karar verdim” demiş ve bizi üzmüştü.
Farklılıklar o kadar keskinleşti ki ya çok başarılı ama
sisteme ters düşen biri oluyoruz yada sistemin emir eri gibi çalışıp vasat altı
olup çürüyoruz. Dışarıda doktor için sıra beklerken sımsıcak havada misler gibi
:)) ter kokan türbanlılar içinde tek farklı olduğumu görmüştüm. Sonradan iç
sesim “ diğer hastalar içeri girdiğinde kapı açıktı acaba ben içeri girdiğimde
özellikle neden kapıyı örtmemi istemişti?:)) “ diye sormaya başladı. “Acaba o
türbanlılara da sedye ye uzan “:)) diyormuydu?
İşte bir mahalle baskısı daha : hava sıcak diye ceketsiz falan
dışarılara çıkarsan olacağı budur.:)) Sonra iç sesime “ sus! Sus! “ dedim zira
muzır şeyler düşünmeye başlamıştım. Açık gördü diye abuk subuk sorular sorup
gereksiz yere muayyene etmiş olabilirdi, ayrıca bayan olduğum için ev kadınından
başka bir şey olmayı bana yakıştıramamış da olabilirdi. Biraz daha düşüncelerime
muzırlığı getirirsem Allah korusun kara poşetlere sarılarak dolaşmak zorunda
kalabilirdim.:))
Neyse ki sonunda bir kutu kan ilacı yazdı ve özgürlüğüme
kavuştum.:))
Acaba ve fakat…Bir dahaki gidişimde ne yapacaktı? Hiç
gitmesem mi ?:))
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder