9 Temmuz 2011 Cumartesi

FARELERLE DOSTLUK

Anlatacağım öykü bir love story değil ama ondan da aşağı sayılmaz.
Öğrencilik yıllarımda ara tatillerde yada yaz tatillerinde çalışmak mecburiyetim olduğundan ( malum işimizin uygulaması ne kadar erken öğrenilirse mezuniyetden sonra " nerelere geldim ben" sendromu o kadar kolay atlatılır). Büyükler öyle derdi. E bir de nakit özlemi var.
İşte bir yaz tatilinde Beyoğlu Tarlabaşı nda bilmem ne şirketinin en az 5 - 6 yıl öncesine ait kayıtlarını kalamoza ve yevmiye defterlerine yeni hali (!) ile geçirmek üzere biriyle anlaşmışım. Hemde bir üniversite de Öğretim Görevlisi bu şahıs. Neyse işbaşı yaptım, evrakı ve eski tarih onaylı defterleri bana teslim etti. Çalıştığım bina metruk, antika, çivi bile çakılamayan sözümona koruma altında bir yapı. Arşiv şeklinde düzenlenmiş, içinde anılar ve tarih resmen bedenli gibi. Patron sabah gidiyor görevine akşam geliyor.
Sessiz ve yalnız çalışırken eski defterlerin içinden takip ediliyorum hissine kapılamam la dönmem bir oldu.
Bir çift göz defterlerin arasından ürkek beni izliyor.
Sen de kimsin ?
Küçük ,kahverengi ,meraklı bir farecik.Resmen iletişime geçmeye çalışıyor. Zaten koca binada yalnızım , ne güzel can yoldaşım geldi, derken bu birden kayboluyor.Sonra başka bir yerden beni izlemeye devam ediyor.
Böyle böyle birkaç hafta geçti. Şeker ikram ediyorum, alıyor, kaçıyor.Baya bir alıştık birbirimize.
Bir gün iletişimde bir üst sınıfa geçsem elime alsam falan diye ona bir tuzak kurdum.
eski bir vazoyu yan yatırıp içine kesme şekerini koydum, bekledim. Geldi ,şekeri aldı. Pat vazoyu üstüne kapadım. Garibim bir şaşırdı ,hiç beklemiyordu bunu. Bir kenara çektim,sonra onunla oynarım derken ,unuttum.Evime döndüm ve aklıma geldi. Eyvah ki eyvah vicdanım başladı sızım sızımlamaya gece sabahladım, ben ne yaptım diye. Havasız kaldı , öldü zannıyla mahvoldum.
Sabah ilk işim başına gitmek oldu. Hareketsiz öylece yatıyor, arkadaşımı kaybettim. Bir caniyim artık.
Patron olayı gördü .
"Çağır görevliyi de atsın bunu " dedi.
Kapı görevlisi geldi. Daha beter öldürmeye davrandı. Yok yapma etme diyerek hayvanın bütünlüğüne dokundurmadım. Mahzun mahzun cansız yatıyor. Görevli vazonun içinden direkt apartman boşluğuna savurdu garibanı. Amanin o ne ! Benim gariban ayaklandı ,hem de nasıl sevinçle koşuyor.
İşte o zaman gördüm ki fare deyip geçmeyin insanı kandırabilecek kadar akıllı olabiliyorlar. Sonra araştırdım fareler çok mücadeleci, herşekilde varolmayı bilen, gerektiğinde günlerce az oksijen ile yaşayan varlıklar. Ölmemiş ,ölmüş gibi yapmıştı. Hayatta kalmayı başarmıştı.
Sonra ne mi oldu ? Farelerle artık dosttum. Bu kadar mücadeleci ve dayanıklı canlının düşmanı olmaktansa dostu olmalıydım. İnsanlar da bile zor görülen bir özellik bu küçük varlık da vardı.
Daha sonra ki yıllarda onlarla iletişimim hep sıcak oldu, işin ilginci onlar ilgimi anlıyorlardı.

· · Paylaş · Sil

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder