Bir rahatsızlığım vardı, tam da o sıralarda bir özel hastane
kampanyası olduğunu duydum. ‘Hadi ‘ dedim kendime ve randevu aldım , günü
gelince de kalktım gittim. Odasına girmem için izin verildiğinde doktor bey
gözlüklerin üzerinden beni süzerek ‘ne şikayetin var?’ dedi. Kısaca anlattım.
Aramızda rahatlıkla 1,5 metre mesafe
vardı ve o mesafenin aşılmasını istemediğinden olsa gerek araya sandalye de koymamıştı. Bilgisayarına yazdı , çizdi. ‘Bodrum kata
inin, kan testi yaptırın , film
çektirin ve yine gelin’ dedi. Derhal dediklerini yaptırdım ve ertesi gün
sonuçlarla yanına çıktığımda yine aynı mesafeden görüştük. ‘Neyim var ?’diye
sorduğumda umursamaz bir tavırla falcı edasıyla ‘ daha önce şöyle bir ortamda
kaldın herhalde, şöyle bir durumun var’
diyerek esrarengiz tavırlar takınarak
beni iyice işkillendirdi. Oysa öyle bir
şey yoktu, dediği gibi ortamlarda hiç
bulunmamıştım. Korktuğumu fark ettikçe
açık olmayan ifadeler ile birkaç
test daha istedi. Ben hastane içinde koşturup istediklerini yaptırdım ve en
sonunda vezne de ödemem gereken rakamı gördüğümde birden dank ! etti. Kampanya
bir masaldı ve doktor bir esnaf gibi çalıştığı hastane ye kazanç sağlama
derdindeydi.
‘Artık bu kadar yeter ‘diyerek son kez doktorun odasına
gidip teşhisini duymak istedim. Gel gör ki ‘ neyim var?’ dediğimde yaptırdığı
testlerin bazılarının hiç de gerekli olmadığını hissettim. Oysa ne muayyene
etmişti , ne de doğru dürüst
sorgulamıştı . Hastanın bilgi alma hakkı diye bir şey var olduğunu sanarak hastalık
hakkında sorular sorduğumda
‘ Siz bana sorular soramazsınız , reçete olarak ne yazdıysam
o dur. Ben bunun 10 yıl eğitimini aldım , 15 yıldır da çalışıyorum’ dediğinde gelen her hastanın onların
kulu – kölesi ve de kara cahil olduğunu sandığını anladım. ‘Ben ve biz hasta olarak gelmesek sizin var olma
gerekçeniz kalmaz ve hiç olursunuz’ demedim.
Düşünsenize, her işin uzmanı kişinin aynı tavırları
takındığını ve bu megolamanlığın esiri olduğunu , nasıl olurdu halimiz?
Bir banka da işlem yaptırıyorsunuz ‘bu ödeme ne için
alınıyor ? diye soruyorsunuz karşınızdaki insan’ ne ise o ,biliyormusun ben kaç
yıl eğitim aldım, ne zorluklar yaşadım,sorgulamak haddine mi?’ diyor . Hiçbir konunun uzmanı kolay yetişmiyor , bu
doğrudur. Ancak yıllarca sorulan her
mali soruya açıkca yanıtlar verdim , hiçbir zaman ‘ ben kolay yetişmedim,
senelerce eğitim aldım, aç kaldım, açıkta yaşadım, tecrübedir diyerek süründüm
, şimdi de her cevabım için şu kadar ücret istiyorum yada cevap yok‘ deme
saçmalığında bulunmadım.
Böyle bir yola girersek önce evde annemiz-
babamız ‘ ben insan yetiştirdim ,
evladım kolay mı bu iş , bana şu kadar borçlusun’ derse nice olur halimiz?
Lafın özü şu dur
ki; ‘ sen benim kim olduğumu
biliyormusun? Ben şuyum, şu yollardan geçtim’ demek hiç kimsenin hakkı değildir. Toplum içindeki en yüksek rütbe ve en küçük
rütbe birbirine muhtaçtır ve
asla birbirinden daha az önemli değildir. Evet, bazı meslekler onurları için fazla
mücadele etmemiştir, kendiliğinden onurlu meslek sayılmışlardır ama bu demek değildir ki diğer
meslekler ve kişilikler onursuzdur. Her
işin ehli saygıdeğerdir.
Neden mi
yazdım bu yazıyı? Geçenlerde bir yazı okudum bir doktor onurunun kırıldığını
yazmıştı ve ben de diyorum ki inanın binlerce hastanın onuru da sadece kırılmıyor , yok sayılıyor. Bu daha da
korkunç değil mi?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder